YENİ DEĞİNMELER (2)
Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın İstanbul ziyareti sırasında ruhbanlar tarafından benimsenen tavır ve Patrik Maşalyan’ın Amerika Birleşik Devletleri yolculuğu sonrasında düzenlediği basın toplantısı çeşitli boyutlarıyla gündemde kalmaya devam etmekte. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan’ın bu bağlamdaki görüşlerimize karşı yayımladığı makaleye değinmeye devam etmekteyiz. Sayın Danzikyan, her ne kadar ‘Ne yaptığımız da belli, ne söylediğimiz de.’ ifadesini kullanmış olsa da, bir anlamda konunun yeni boyutlar kazanması durumun kamuoyu nezdinde daha da billurlaştırılması gerektiğini ortaya koymakta. Şöyle bir bölüm var Danzikyan’ın yazısının son paragrafında: Bizim duruşumuz baştan beri net. Ne Paşinyan meraklısıyız, ne Katolikos’la bir meselemiz var.
İşte tam da bu noktada bizim soruna yaklaşımımız ayrışmakta. Zira biz hem Paşinyan meraklısıyız hem de Tüm Ermeniler Katolikosu meraklısı, bizim ikisiyle de meselemiz var. Bizim açımızdan bu konu uzaktan izlenecek ya da kayıtsızlık sergilenebilecek bir nitelikte değil.
Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, Türkiye’deki Ermeniler dini azınlık statüsündeler. Bu köşede daha önce de belirttiğimiz gibi, bu statüyle ulusal bir kiliseye mensuplar. Buradaki gerçeklik gayet açık. Bizler Ermeni kültürünün mirasçıları, taşıyıcılarıyız. Kimliğimizin Ermenilik boyutu doğrudan kültürle ilgili. Madalyanın arka yüzündeyse görüntü şöyle: Ermeni kültürünün dünya üzerindeki varlığı, sadece bir ulus-devletin var olmasıyla sağlanabilecek güvencelere bağlı. Onun için Ermenistan’ın bekası önemli, onun için komşularıyla ilişkileri önemli ve yine onun için kiliseyle devletin uyumu, iş birliği halinde olması önemli. Biz her gün Ermeni kültürünün eksenini oluşturan Ermenice’yle üretim yapmaktayız. Dolayısıyla tam da bu noktadan itibaren hem Paşinyan hem de katolikos meraklısıyız, ikisiyle de meselemiz var; çünkü bu buhranlı ortam devam ettikçe kültürümüzü ve kimliğimizi (ya da alt kimliğimizi) günden güne örseleyen durumlarla karşılaşabiliriz. Bizim soruna bakış açımız budur!
Paşinyan’ın İstanbul ziyareti bu bütünün içerisinde olağanüstü bir durum yarattı. Burada ruhbanların tepkisini doğru ve adil okuyabilmek için bir zamanlamayı dikkatten kaçırmamakta yarar var. Konuk başbakan, tam da İstanbul ziyareti öncesi, Tüm Ermeniler Katolikosu Karekin II.’ye karşı sosyal medyada yürüttüğü kampanyayı yeni bir düzleme taşıdı. Eleştiri ya da tepkiden öte, ilk kez ifadelerine küfür karıştırdı. Kuşkusuz bu bir kırmızı çizginin aşılması anlamına gelmekteydi. Sayın Danzikyan’ın bağışlayacağını umarak, burada altının çizilmesi gereken bir noktaya odaklanmak isteriz. Bizim bu köşede yayımlanan yazı dizimizin Agos’un internet sitesindeki yayımla örtüşmesi meselesinden öte, zamanlama bakımından asıl can alıcı olan durum, Paşinyan’ın tam da İstanbul’a gelmeden önce, ilk kez katolikosa küfretmiş olmasıdır. Yani ikincil konulara takılıp, yaygın tabirle, eşeğin büyüğünü ahırda unutmanın gerçekten gereği yok.
Türkiye Ermeni cemaatinde ciddi bir bilgi eksikliği var. Kimlikten uzaklaşmanın etkisiyle toplum Ermeni dünyasının genel gündeminden yeterince haberdar değil. Bu eksiklik zaman zaman, çeşitli durum ya da sorunlar karşısında kendi kendisini konumlandırmakta sıkıntı yaratmakta. Erivan’a turist olarak gitmek, kahve ve lokantalarda, müzelerde ya da başka mekânlarda zaman geçirmek, hatta ve hatta pasaport almak ya da taşınmaz sahibi olmak bu bilgi eksikliğini gidermeye yetmiyor. Böyle olunca insanlar, etliye sütlüye karışmadan meselelerden sıyrılmaya bakıyor. Soran olsa bile bahane de hazır: Biz Türkiye’de yaşıyoruz... Vah vah vah... Pek mi dramatik? Sıkışınca, sonuçlarına katlandığın ön yargıların arkasına sığınmak pek mi akıllıca? İşte tüm bunlar, baştan beri üzerinde durduğumuz konuyu tekrar önümüze getiriyor; çünkü tepki ve tepkiselliği tekelleştirme sevdalısı çevrelerin ekmeğine yağ sürüyor.
Şimdi gelelim tüm bunların ışığında Patrik Maşalyan’ın sergilediği tutuma. Patrik Maşalyan, icraatı doğrudan Türkiye Ermeni toplumunu etkileyen bir konumda bulunduğu için, çok sık eleştirdiğimiz bir kişilik. Yani Sayın Danzikyan’ın formülasyonuyla, Patrik Maşalyan meraklısıyız ve kendisiyle her daim meselemiz var ve kaçınılmaz olarak da durum böyle kalacak. Ancak mevcut polemik ortamında ya da genel olarak, hiçbir zaman ne patriğin ne de başka bir kişi ya da kurumun haksızlığa uğramasına karşı durmak bir sorumluluk anlayışıdır. Patrik Maşalyan, başbakanın siyasi çizgisini hedef almadığını ancak katolikosa yönelik tavrını benimseyemeyeceğini, Ermenistan Hükümeti’nin iktidarda kalma motivasyonuyla, tam da seçim öncesinde, Ermeni Apostolik Kilisesi’nde darbeye girişmesinin, seçilmiş katolikosu devirmeye yeltenmesinin kabul edilemez olduğunu net olarak, açıkça ve ilkelerle gerekçelendirerek anlatmakta. Üstelik Kumkapı’daki basın toplantısından sonra Eçmiyadzin’de yaşananlar bu bağlamdaki endişelerini ziyadesiyle teyit de etti.
Patrik Maşalyan konuya bu açıdan odaklanırken, kendisini eleştirenlerin savları gerçekten ilginç. Şöyle ki bazıları katolikosun da siyasete bulaştığını, dolayısıyla Patrik Maşalyan’ın desteğinin aynı zamanda onun bulaştığı siyasete destek anlamına geldiğini savunmakta. Lütfen kimse alınmasın ancak burada eğer Patrik Maşalyan’ın ifadelerini algılamakta bir güçlük yaşanmıyorsa, geriye sadece tek bir ihtimal kalıyor, o da kendisine belden aşağı vurma çabası. Kaldı ki yine bu ortamda, kilise hiyerarşisinin istikrarını gözetmeye çalışan patriğe, kendisinin kimler tarafından seçilmiş olduğunun hatırlatılmasıda hayli tartışmalı bir zamanlamanın ve mantığın ürünü.
Patrik Maşalyan açıklamalarında, İstanbul Ermeni Patrikliği’nin bu buhrandaki duruşunun Ermeni Apostolik Kilisesi’nin geneliyle uyum halinde olduğunun altını çizdi. Buçok önemli bir saptama. Patriklik Makamı’yla Ana Taht Kutsal Eçmiyadzin’in uyumu Türkiye Ermeni toplumu bakımından yaşamsal bir önem taşır. Bu uyum her şeyden önce Ermeni cemaatini izolasyondan ve Ermeni dünyasında dışlanmışlıktan kurtarır. Türkiye’de baskı altında yaşandığına dair demagojilerin önünü keser.
Cumhuriyet döneminin ilk patriği Başpiskopos Naroyan’ın vefatı sonrası, uzun süre patrik seçilememesinden kaynaklanan çalkantılı ortamda, Patriklik Makamı’yla Ana Taht Kutsal Eçmiyadzin’in uyumunun ne kadar önemli olduğu çağdaş tarihte somut karşılık bulmuştur.
Anısına olan tüm saygımızla birlikte anımsamakta yarar var. Çok daha yakın geçmişte müteveffa patrik Başpiskopos Mutafyan kişisel ihtirasına yenilerek Tüm Ermeniler Katolikos’u Karekin II.’ye karşı bayrak açmaya yeltenmişti. Üzücü sonuçları herkesin malumu. Genel vekil olduğu dönemde Başpiskopos Ateşyan ve sonrasında seçiminden bu yana Patrik Maşalyan iki kutsal makam arasındaki istikrarın ve iş birliğinin üzerine titremekte.
Türkiye Ermeni toplumunun, Ermeni dünyasının geneliyle uyumsuzluk ya da iletişimsizlik yaşadığı durumları, avuçlarını ovuşturarak bekleyenler de yok değil tabii: şu tepki ve tepkiselliği tekelleştirme meraklıları...
ARA KOÇUNYAN
Not: Dün bu köşedeki yazı yayımlandıktan sonra, değerli meslektaşımız Yetvart Danzikyan bizimle iletişime geçme inceliği sergiledi. Bize ilettiği mesaj şuydu:
‘Bitirelim artık’ sadece kendi yazım için, yazıyı bitireyim artık anlamındaydı.
Kendilerine sergiledikleri özen ve dikkat için müteşekkiriz. Dolayısıyla mesajlarına bugün hemen yer vermek istedik. Biz de bugünkü makalemizin içeriğinde, Danzikyan’ın uyarı ve hassasiyetini dikkate alarak davranmaya çalıştık. Taşların yerine oturmasını, fikri zeminden uzaklaşılmaması bakımında önemli addetmekteyiz.